konuşmalar
- Esma Aydan Dikmen Aksoy
- 28 Şub 2014
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Nis 2020
önceleri onlar bizden habersiz yaşıyorlardı. günlük işleri vardı, bize ayırmak için kullanacakları vakitleri yoktu. tarlaya gidiyorlardı, dağlara çıkıyorlardı. evlerine ekmek getirmek için... yani ne iş olursa...
sonra bizler, bir masa başında düşünüp karar aldık. işte öyle haberdar oldular bizim de yaşadığımızdan.
*
ilk zamanlar varlıklarını pek önemsemedik, doğrudur. fakat zamanla daha da yaklaştılar bizlere. önceleri iyi kalpliydiler, temiz yüzlüydüler. anlayamadık. sonraları gösterdiler gerçek yüzlerini. daha sert olmaya başladılar mesela. bize hitap ederken hiç hanımefendi veya beyefendi demedikleri yetmiyormuş gibi; zamanla bizimle konuşmamaya başladılar. onların gözünde saygın olmadığımızı biliyorduk. fakat değersiz olmak? bu çok
başka bir şey.
*
neden onların ne düşündüğünü önemseyelim ki? bazı şeylere yalnızca bizim karar vermemiz gerekir. kendi çıkarlarımızı düşünerek hareket edeceğiz elbette. bakın, bana bir neden söyleyin; bugün uyandığımda kendimi değil de bir başkasını düşünmem için. evet, sadece bir mantıklı neden. hayır söyleyemezsiniz, bizim düzenimiz buna müsait değil çünkü.
*
kardeşlik türküsünden çoktan vazgeçtik. fakat hayatlarımız? elimizde koruyabileceğimiz sadece bu var. bunu elimizden nasıl bırakırız? bunu da bırakırsak, geriye neyimiz kalır?
*
hayır hayır, tabii ki onları öldürmeyeceğiz. biz dahi o kadar kötü insanlar değiliz. bakın ne diyorum; insanlar. onlar da insan, bizim gibi. fakat bu hayat herkese adil davranmayabilir. kimisi kural koymak veya yönetmek için doğmuştur mesela. kimisi de itaat için doğmuştur. zaten itaat edecek birini ararlar böyle doğanlar. bugün bize itaat etmeseler mesela, gider başkasına itaat ederler. yani onlar için biz veya bir başkası, ne fark eder?
*
bizim ne düşündüğümüzü bilmeden nasıl böyle konuşurlar? en başta, daha hiçbir şey değişmişken onların varlığından haberdar olamadığımız için mi? oysa işimizden gücümüzden kaldırsaydık kafamızı, belki belki bir an görebilirdik. ya da evimiz ve işimiz bir de eşimiz bizden alınmamışken, yani daha kalpleri temizken; onlarla aynı dili konuşamayacağımızı anlasaydık...
*
hayır ne olacaktı? dedim ya, biz olmasak bir başkası. bu şartlar altında artık yapmamız gereken birlikte yaşamanın bir yolunu bulmaktır.
*
fakat bu ne mümkün? türkülerimizi bizden aldılar, evimizi ve işimizi de aldılar. ve hatta canımıza dayandılar. buna rağmen birlikte yaşamak, nasıl olur?
*
hayat, sarılabilecekleri tek şeyse eğer...
Comments