unutulan ya da 20.09
- Esma Aydan Dikmen Aksoy
- 12 Eyl 2016
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Nis 2020
Bu sabah evi süpürürken aklıma düştü. Yahu, dedim bu süpürge yerdeki bütün kırıntıları, dağınıklıkları alıyor. Acaba kalbimin kırıklarını da alır mı? Önce bir soru olarak kaldı bu fikir beynimde. Sonra mutfağı süpürürken ciddi ciddi düşünmeye başladım. Bilirsin ki bir evde süpürülmeye en muhtaç yerdir mutfak. Mutlaka bir şey düşmüştür yere, mutlaka olması gerekenden farklılaşmıştır o halılar ve karolar. Güzel bir kek yapacaksındır, tutar şeker kavanozu devriliverir mesela. Yahu ekmek yiyeceksindir, mutlaka yere düşer kenarından köşesinden. Hani başımızın üstündeydi? Yok... Neyse ben dün beni ağlatan soğan kabuğunu da süpürdükten sonra süpürgeyi kalbime dayadım: "hadi, çek bakalım bütün kalp kırıklarını!"
Süpürge bir öksürdü bir tıksırdı, duruverdi. Üstelik senden kaynaklanan kırgınlıklarım da yerinde duruyordu. Hatta bunların üzerine mosmor bir deri de gelmişti. Ama ne çekti durdu bu süpürge? Sakın ilhamımı yutmuş olmasın?
Evirdim çevirdim, vurdum (hep öyle olur ya, sert olursan düzelir), fişe taktım çıkardım, yok çalışmadı. Ben de tuttum tamirciye götürdüm süpürgeyi. Böyle anlarda en iyi tamirciyi bulmak çok önemlidir. Diğerleri yani kötü tamirciler daha da bozabilir çünkü. Ben bunu bildiğimden bir yetkili servise gittim. "Süpürgem" dedim, "bir şey yuttu ve durdu." .Belki motora bir şey kaçmıştır" dedi adam, "tamam bakalım biz buna." "Adınız neydi?""Leyla" dedim, "adım Leyla. Ama sorması ayıp olmazsa siz makineleri tamir ediyorsunuz, değil mi?" "evet" dedi, "abla yoksa burada işin ne?" "Bakın" dedim, "ben bunca zaman okudum. Özünde insan da bir makinedir. Hani diyorum, benim şu kırık kalbimi alsanız, sağlam bir şekilde tamir etseniz, ne bileyim lehimleseniz falan olmaz mı? Çünkü dayanıklı olup kırılmaması, her şeyi mahvetmemesi gerekiyor." Adam yüzüme baktı baktı, "abla" dedi, "yarın saat 2'de al süpürgeni"
Şimdi iki sorunum vardı. Birincisi, ev temizliği yarım kalmıştı, ikincisi süpürgenin morarttığı yer gerçekten acıyordu. Sonra ikincisi daha büyük bir sorun haline geldi. Sanki sessizliğin, soğukluğun, yokluğun yeterince sorun değilmiş gibi, içimde seni saklayan yerin deli gibi acıması; anlatabiliyor muyum? Neyse ki çok uzak olmayan bir noktada sağlık ocağı buldum.
Böyle yerler hep değişik kokar. Ama ben alışkınım biliyorsun. O yüzden içeri girdiğimde hiç ekşitmedim yüzümü. "Merhaba" dedim "benim kalbim ağrıyor." " tamam" dedi kadın, "şu bacağı ağrıyan teyzeden sonra, omzu çıkmış amca var. Omzu çıkmış amcadan sonra da grip olmuş şu çocuk. Çocuktan sonra sizi alacağım." "tamam" dedim, "beklerim." sıra bana gelecekse beklemekte ne mahzur var...
Öyle dedim; ama sıra tam üç saat sonra geldi bana. Sen beklersin; ama o arada öğle arası olur ya da sen beklersin, acil bir iş çıkar da beklediğin gelemez ya... Hiç senin başına geldi mi öyle şeyler? Bende biraz sinir yapıyor. Ama sakin sakin beklemeye çalıştım bu kez, cidden. Sonra sıra bana geldi neyse ki.
Adam şikayetimi sordu. Hep şikayet dinlerler bunlar. Sorunlu mesleklerdir. Düşünsene oysa pasta yese, çay içse daha iyi değil mi? Dedim kalbim ağrıyor. Zaten morardı da. "Bir bakalım" dedi, "soyunun". Utanmadım, soyundum. "Ne yaptınız siz buraya?" dedi, sabah olan o morluğu göstererek. "Süpürecektim", dedim. "Nasıl yani?" dedi. "Yerli yersiz kırgınlıklar ve bundan da büyük kalp kırıkları... Süpürürsem temizlenir, temizlenirse güzelleşir diye düşündüm." Yüzüme baktı, derin bir nefes alın, dedi. Aldım. "Şimdi verin" dedi, verdim. "Öksürün" dedi, öksürdüm. "Bir daha" dedi. Aa, boğazıma bir şey takıldı, nefesin kesildi bir an. Ardından bir öksürük krizi, doktor sırtıma vurunca yere düşürdüm özlemimi. Tam toplamak için kalkacaktım, "siz dokunmayın" dedi, "tıbbi atık olarak atarız biz onu." "peki" dedim, "özleyemeyecek miyim bundan sonra? Ölümle eşdeğer çünkü bu." tedirgindim. "Merak etmeyin" dedi, "kalp yine pompalar onu."
"Giyinebilirsiniz" dedi. Giyindim. Karşısına oturdum. "Morluk daha çabuk iyileşsin diye bir merhem yazıyorum." dedi. "Fiziksel ağrılarınız içinse bir ağrı kesici. Diğer her şey içinse biraz dinlenseniz iyi olur diye iki günlük bir rapor. Bence bir seyahate ihtiyacınız var." dedi. "Günde kaç defa?" dedim . "bir sabah bir akşam, ayaktan." dedi. Teşekkür ettim, çıktım dışarı.
Eczaneden dediği ilaçları aldım; ama seyahat yokmuş onlarda. "İleride otogar var, oraya bir sorun" dediler. Bilirsin otogarlar da hep kalabalıktır. Bundan da korkmadım, girdim içeri. Tabelalara bakıyordum, davetkar şehirler sundular. Bir tanesi seni söyledi; dayanamadım, sana geldim.

*20.09.2014'te doğan bu öykü, ancak bugün açabildi gözlerini.
Comments