malinka'nın mektubu ya da sürecin üçüncü öyküsü
- Esma Aydan Dikmen Aksoy
- 6 May 2017
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 Mar 2020
Elbette mutsuzum Malinkacığım. Neler yaşadığımı sana nasıl anlatacağımı ve nereden başlayacağımı dahi bilmiyorum. Kovuluşumdan mı başlayayım, yoksa daha sonrasından mı? Herhalde tüm bu yaşadıklarımı anlatsam, artık gerçekten roman olur.
Sen beni bilirsin Malinkacığım. Bu yaşıma kadar çorap çiftlerini dahi birbirinden ayırmadım. Fakat onların gözlerinde ne kadar da kötüymüşüm, pek çok hikaye anlattılar. Bu hikayeleri insanlara anlattığımda gülüp geçerler ve bana destek olurlar sandım; fakat onlar bu hikayelere inandılar Malinkacığım. Asıl kötülük de buydu zaten. Hepsiyle yollarımız ayrıldı bu yüzden.
Yeni bir şehre alışmak, Malinkacığım, çok da zor gelmedi. Sen beni o küçük ve yalnız çatı katından tanırsın. O krem renkli duvarları olan küçük evden tanırsın. Uzun uğraşlar sonunda duvarları garip renkli o kutu eve yerleştiğimde de mutluydum. Zira insana başını yaslayacağı bir omuz yetiyor. Ben bu konuda çok şanslıydım, Tanrı'ya şükürler olsun. Fakat artık o omzu da benden aldılar Malinkacığım ve ben o büyük şairin dediği gibi, çok bedbahtım.
Evler kapattım ve evler açtım Malinkacığım. Hangi birini anlatayım... Tüm plaklarımı ve de kitaplarımı, yetmedi anılarımı, hatta o çok sevdiğim saati ve gece lambamı da kolilere kapattım. Kedime "bir gün geri döneceğim" demiştim Malinkacığım; fakat bu eşyalarım kedim kadar şanslı değiller.
Bunlar benim için aşılabilir şeyler. Senin de tahmin ettiğin üzere oldukça güçlüyüm. Fakat güçlü olmak iyi bir şey mi Malinkacığım? Bazen pek de iyi bir şey olmadığını düşünüyorum.
Bunların dışında bol bol yazıyorum. Ona mektuplar yazıyorum, öyküler yazıyorum. Hepsini defalarca okuyorum. Onun gözleriyle ve onun sesiyle okuyorum. Ondan da mektup geliyor, seviniyorum. Cevabı gelen mektuplar dünyanın sekizinci harikası Malinkacığım. Fakat bizi neden mektuplara mahkum ediyorlar?
Gözler demişken, yine de gördüklerimi gösterebilsem ve duyduklarımı duyurabilsem istiyorum. Bir kapının kapanışını, bir eylemin sesini ve her seferindeki o korkuyu tam olarak betimlemek mümkün değil. Yine de senin hayal gücüne güveniyorum.
Artık kuşlardan korkmuyorum Malinkacığım. Bir serçe benim adımı taşıyor. Bir serçenin gözüyle görüyorum onu ve serçenin kanatları artık benim kanatlarım. Serçelerin kanatları dayanıklı mı Malinkacığım? Ben oldum olası albatroslara hayrandım, hatırlıyor musun? Upuzun kanatlarıyla havada asılı kalır ve saatlerce yorulmaz onlar. Ömürleri denizlerde geçer ve eşlerine kur yapmaktan pek hoşlanırlar. Ama ruhumuzu bir serçeye tıkıyorlar Malinkacığım. Upuzun kanatlarımızı ufaltıveriyorlar. Ama yine de şikayet etmiyorum bundan, bir serçenin kanadı aşabilecek kadar güçlüyse eğer sekiz metrelik duvarları.

Bu ara mevsimlere de kızıyorum. O yanımda değilken biraz eksik geliyor. Yaz mevsimi eğer tatile gideceksen güzeldir Malinkacığım, kış mevsimi kar ile oynayacaksan. Sonbahar yapraklarda yürürsen güzeldir ve ilkbahar, çiçek toplayacaksan. Biz hangisini yapabileceğiz Malinkacığım? Bu yıl görebilecek miyiz beyaz kirazı? Biliyorsun geçen yıl ölümü kulağımıza küpe yapmıştık onunla. Ya annem? Bahçedeki leylağı göremeyişinin hesabını kime soracak? Oysa ne çok ihtiyacımız vardı bir leylak kokusuna... Kokusu buraya gelir mi bahçemizdeki leylağın? Ve dahası kokusu ona kadar gider mi?
Baharın kokusunu almak; ama hiç çimene basamamak, dağlarda yürüyememek ve yalnız gökyüzünü görebilmek... İşte bize yaptıkları bu Malinkacığım. Ben ancak bu kadarını anlatabilirim; ama benden de güçlüdür hayal gücün senin.
Onun kovuluşundan da bahsedeyim mi? Çok da üzülmüyorum Malinkacığım. Sakal en çok ona yakışır ve dalgalıdır onun saçları. Tek tip bir kesimle başladı belki de onun hapishanesi. Fakat renkler kendi kaybeder Malinkacığım ve çamaşır asılamayan o balkonlar da bizim gibi bir aileyi barındıramadıkları için herhalde üzgündürler.
İşte böyle Malinkacığım. Kovuldum, kovuldu ve alıp götürdüler onu. Ben de peşinden geldim ülkenin bir ucuna. Bu bir sabır mesesi, kader meselesi değil Malinkacığım. Bu bir gönül meselesi ve benim gönlüm her an onunla. Onunki de işte burada, bu hiç görmediği odada, biliyorum.
Fakat asıl üzüldüğüm bunlar değil Malinkacığım. Tüm bunlar olurken bu insanlar neredeler? Çorap çiftleri dahi üzgün Malinkacığım; fakat ben bunları ancak sana yazabiliyorum.
Malinka, yıllardır mektup arkadaşım benim, beni sabırla dinleyen Malinka, işte bambaşka bir şehirde yine sana yazıyorum. Ama yaşadığım fiziki bir yalnızlık Malinka, bir serçe uçuşuyla aşılabilen bir yalnızlık. Yeni bir şehrin sokakları da öğrenilebilir üstelik. Öğrendim de Malinkacığım. Fakat her şeye rağmen, ikimiz dışındaki bu yalnızlık beni ürkütüyor. Çorap çiftlerinden başka, albatroslar, serçeler, güvercinler ve hatta önceki öykülerimde öldürdüğüm o bülbüller dahi üzülüyor Malinkacığım, insanların kalbi bu saydıklarımınkiler kadar yok mu? Yine de bir gün kalbi olan bir insana rastlarsan şöyle de:
Benim hayali mektup arkadaşım pişman değil hiçbir şeyden. Ne yaşadıklarından, ne düşündüklerinden ne evliliğinden ne de sevdiğinden. Benim arkadaşım biraz mutsuz sadece. Kanadı kırık bir serçe gibi, "saçılmış bir nar gibi". Sadece...
Comments