top of page

güneş'in oyunu ya da sürecin on ikinci öyküsü

  • Yazarın fotoğrafı: Esma Aydan Dikmen Aksoy
    Esma Aydan Dikmen Aksoy
  • 18 Oca 2018
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 31 Mar 2020


İzem, Naile, Dilruş ve nicelerinin verdiği kahredici ilhamla...

Şehir karanlık. Bir yağmur peydah oldu gökten, Güneş’in işini bozdu. Güneş dediğim bizim mahalleden bir çocuk. Daha dört yaşında. Yarın seksek oynayacaktı Güneş son kez o sokakta. Bu yağmur onun oyununu da yok eder mi?

Seksekten sonra annesi seslenecekti. Mahallesine şöyle son bir kez bakacaktı Güneş. Bizim mahallede evler karşılıklı. Bırakın Güneşi Işık dahi almaz. Kimse kimseye gelip gitmez. Ama hep farklı bu çocuk. Daimi bir neşesi var, saçları sarı. Başak da olabilirmiş aslında adı. Bunu neden düşünmemişler?

Seksek taşını bulduğu yere götürürken, kedilere bir bakacaktı Güneş. Sarı olanı var, beyaz olanı var, kırçıllı olanı var ki onun adı Kırpık. Yemeklerini yemişler mi, hala yaşıyorlar mı? Düzenli bir kız çocuğu bu yavrucak, yattığı kalktığı saatler hep belli. Bir saat gibi işliyor uyku düzeni. Taşı nerede bulduğunu hatırlaması ondan, hiçbir şeyi unutmuyor. Çünkü ne akrep ne yelkovan geçtiği yolları unutur.

O gün evine gelen davetsiz misafirleri unutmuyor örneğin. Bu yüzden mi gidecekler bu mahalleden? Hiç sevmemişti oysa o adamları Güneş. Odasını, oyuncaklarını dağıtmışlardı. Hani yaşı dört değil de, sekiz olsa; hani bir sorsalar ne aradıklarını. Adı gibi söyler yerini. Neden sormuyorlar?

Ya babası? O adamlarla gitti gideli bir başka okulda çalışıyor. Babası öğretmen Güneş’in. O da nesilleri aydınlatmak için durmadan çalışıyor. Ailece metaforikler, bu ışık takıntıları oradan geliyor.

Güneş kreşe gitmek istemiyor. Ya o kreşteyken annesi de babası gibi birden gidiverirse? Hem kreşe giden park arkadaşından duymuş –adı Işık-, öğretmeni babası gibi eve gelmemezlik etmiyormuş. Tüm çocuklarla beraber o da dışarı çıkıyormuş. Yetmiyor, servise biniyormuş. Seksekten üç alt sokakta, servisten iniyormuş. Sahi Güneş’in babası neden bu kadar çok çalışıyor? Eve hiç gelmiyor mesela. (Annesine sormuş bir kez; ama sadece bir kez, babasının çalıştığı okul uzak olduğu için onların servisi yokmuş.) Ona yaşı kadar gelen uzun zamanlardan sonra 1 (sayıyla da rakamla da) saat görüyor babasını. Çocuk aklı bilir mi dakika saymasını? Bu uyku düzenine benzemez. Bir saatin birazı koşarken, birazı da bir şeyler yerken geçiyor. Ama burada oturan adamlar, eve gelenler gibi değil. Güneş’e kızmıyorlar. Hem babası yine en sevdiği çikolatayı getirmiş.

Sonra geçiveriyor dakikalar. Babası o adamlarla işe geri dönüyor. Neden söylemiyorlar Güneş’e? Az kaldı birazdan bitecek babanın teneffüsü deseler, gidip babasına sarılır. O son koşuşundan pişman oluyor. Bulutlanıyor gözleri. Neden biraz daha duramazlar? Söz, koşmaz Güneş. Yine de gidiyor babası; üzülme diyor Güneş’e üzülme, bir gün geleceğim. Hava parçalı bulutlu. Biraz güllere baksa? Aa, kedi gördü şurada, aaa silahlı bir amca, neden şimdi gidiyorlar?

Konu buraya nasıl geldi, doğrusu ben de hatırlamıyorum. Güneş’in aklı bugünlerde hep böyle. Bir saat gibi; ama bazen takılıyor. Evet, taşı aldığı yere bırakacaktı. Kedilere veda edecekti. Seksekten sonra annesi çağıracaktı. Onlar bu mahalleden –ve Güneş duymasın- bu şehirden gideceklerdi. Neden babası da onlarla gelmiyor?

Ya yağmur onun oyununu yok ettiyse? Belki annesine söyler, gitmezler buradan. Yağmurun dinmesini bekleyelim, der. Babam da bizle gelsin, der. Babamın okuluna taşınalım, der. Yol değil mi, o da yol. Annesi bunları hiç düşünmemiş mi? Hem o dört yaşında da değil.

Pencereden baksa görebilir mi sekseği? Ya babasını? Şu karşıda yanan ışıklar babasının okulununmuş. Babası Güneş’e her gece el sallıyormuş. Güneş babasını görmüyormuş da, babası Güneş’i görüyormuş. Bu yüzden hiç üşümüyormuş, karanlıktan da korkmuyormuş. Güneş de korkmaz ki karanlıktan, hem “kim korkan hain kurttan?”

Şehir karanlık. Yağmur yağınca elektrikler kesilmiş. Bizim mahallede evler karşılıklı. Elektrik olsa bile hep bir yapay aydınlık. Ama Güneş öyle mi. Güneş dediğim bizim mahalleden bir çocuk. Daha dört yaşında, saçları sarı. Mavi de gözleri var, arada bir nemleniyor. Bu yağmur yok edemez Güneş’in oyununu. Ama onun gözünün nemi yok mu…

-Bir gün babası gelecek, onunla seksek oynayacak. Neden ona kimse inanmıyor?-

Comments


Esma Aydan Dikmen Aksoy
 

Bir gece olur yazarım, bir gündüz olur okurum. Bazen bir renk olurum, bazen bir kedi. Biraz kurmalı saat de, en çok kına kokusu...

 

aa1ada05-ffef-4fcf-b863-52a4d56510f4.jpg
bottom of page