hayallerdeki ev yapılır
- Esma Aydan Dikmen Aksoy

- 7 Nis 2022
- 2 dakikada okunur

Nerede olsak eve döneriz; ama ev neresi?
En nihayetinde akşam açtığımız o kapı, geçtiğimiz o koridor, girdiğimiz o sıcak yatak mı; yoksa o kapıya gelene dek her gün yürüdüğümüz o yol, durduğumuz o köşe başı, o ezbere bildiğimiz çukur mu? Neresi gerçek evimiz?
İnsanlar buna farklı farklı cevaplar verir. İşte ben bunu fark ettiğimde daha sıkı sarıldım işime: İnsanlara gerçek evlerini vermek için. Çünkü bir ev en nihayetinde taştan, tuğladan yapılır, sonra kandan deriden insan, sonra kuş cıvıltıları, çocuk sesleri. Ev, böyle böyle ev olur.
Benim işim taş ve tuğlayla. İnsanla uğraşmayı bilsem zaten antropolog ya da avukat olurdum.
Taşlar insanlardan kolay, birleştirmek için yalnızca çimento yeter. Çimento içinse su, kum ve kireç. Kardım; kürek kürek kum attım, sonra kireci döktüm, suyu ekledim; makineyi çalıştırdım ve taşıdım çimentoyu defalarca, oradan biliyorum. On bir yıl geçti hala hatırlıyorum.
Zamanla ustalaştım işimde. İşleri büyüttüm. Bugün ev denince akla ben geliyorum. Temelde hala duvar örüyorum; ama bunu görmüyorlar. Çünkü onlara bunu söylemiyorum. İnsanlar duvarlardan korkuyorlar. Bu yüzden, dükkanıma geldiklerinde önce kendimden bahsediyorum. Şimdi size yaptığım gibi evmiş, yolmuş, kuşmuş, çocukmuş hiç karıştırmıyorum bunları. Bana gelenin kafası zaten karışıktır.
Sonra, önceki işlerimden ve tecrübelerimden bahsediyorum. Çoğu burayı çok iyi dinler; ancak yeterli deneyimim ve referansım varsa iyi bir ev yapabileceğime inanır. Oysa ev meselesi daha basit bir şeye bakıyor, o da anlamak. Ne kadar taş, ne kadar harç, ne kadar su kullanacağını bilmek, bir duvarın yaralarını, çatlaklarını görebilmek, icabında yıkıp yeniden yapabilmek... Bunların hepsini anladığımda hayallerinde istedikleri o evi onlara verebilirim.
Yine de modellerimi tanıtıyorum:
Uzun ve yalnız bir duvar çekmek isteyenler için Çin Seddi. Hani duvarın karşılıklı örüldüğü, yıllar boyu sürdüğü ve duvarı örmenin yıkmaktan daha kolay olduğu durumlar... Kalın, büyük ve metrelerce uzanan sessizliğin arkasında kendiyle kalmak isteyenler için güvenli ve yalnız bir ev.
Kendini her şeyden yalıtıp biraz sakinleşmek isteyenler için Babil Kulesi. Tüm o karmaşadan kaçmak, gökyüzüne yalnız ulaşmak istediğini ve belki de orada yalnız ölmekten korkmadığını sanan insanlar için. Yıkılmaya hazır ancak bundan habersiz insanlar için.
Gerçek ama fark edilmeyen bir ev arayanlar için mezar tipi evler. Kalabalık aile isteyenler, o neşeyi ve gücü içinde barındıranlar için duvarları renkli, kabartmalı Etrüsk tipi kare mezar. Ya da içinde birden fazla kişiyi taşıyan, herkesi bu zamana aynı anda getiren geniş kalpler için. Lahitleri doldurmak ya da boşaltmak hizmet dahilinde değil.
Daha küçük aileler için oda mezarları. Mezar dediğime bakmayın bildiğiniz dört duvar ama üstü toprakla kaplı. İçindeki sevinci, güzelliği ve sevgiyi dışarıya pek de yansıtmayan çiftler için. Hani o evde cıvıl cıvıl; ama dışarıda normal görünen sessiz sakin çiftler, evet işte onlar. Ya da tam tersi içindeki bu potansiyeli göremeyen, bizim oranın deyimiyle yaşadığı ya da yaşayabileceği mutluluğu hora geçirmeyen insanlar için.
Daha farklı bir şey arayanlara Çatalhöyük. Her şeyin gözle görülür ve bir arada olduğu şeffaf birliktelikler. Ne varsa paylaşılan ve birlikte yaşanan kare odalar; ama bu kez yerin altında değil, yaşayan diğer insanlarla birlikte, yerin üstünde, zamana karşı.
Hiçbirini içine sindiremeyenler için yalnız ufak bir duvar. İster uzatsın sonsuza dek, ister göğe çıkarsın, ister yere indirsin, ister çevirsin etrafını. Kırgınsa onarsın, zayıfsa güçlendirsin, gerekirse boyasın, alçı çeksin yeniden, değiştirsin. Olmuyorsa da yıksın, ne yapacağını kendi seçsin.
Ah ne olur kusura bakmayın, yine düşündüğümden çok anlattım. Siz nasıl bir ev istemiştiniz; dilerseniz oradan, yani en baştan başlayalım.






Yorumlar